Dereler rengârenk, tatlı ve güzel kokulu şerbet akardı,

Bulutlar pamuk şekerinden olurdu,

Doğa gökkuşağının renkleri ile boyanırdı,

Gündüz; güneş dostumuz, gece ise; ay ve yıldızlar yorganımız olurdu.

En büyük kavgalar çikolata veya oyun için yaşanırdı.

Kavgalar ve küslükler bir oyun başlayınca hemen biterdi.

Yollarımız bisküviden, binalarımız kurabiyeden olurdu.

Gündüz yarım kalan oyunlar, gece uykuda devam ederdi.

Rüzgâr şarkı söyler, yağmur gökyüzünde dans ederdi.

Güneş masal anlatır, çiçekler mutluluk kokardı.

Kısacası:

Uçurtmalar gibi uçar, yıldızlar gibi ışık saçardı herkes,

Her şey mutluluk yayardı etrafa, hüznü bilmezdi kimse

Keşke her gün 23 Nisan olsa, keşke her gün çocukların olsa…

Sizin bize değil; bizim size benzediğimiz bir dünya olması dileğiyle

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınız kutlu olsun ÇOCUKLAR…

Rıfat Ilgaz'ın ünlü eserinden uyarlanan Ertem Eğilmez tarafından sinemaya aktarılan, Türk Sinema tarihinin en çok izlenen filmlerinden biri olan Hababam Sınıfı'nda Münir Özkul'un canlandırdığı idealist öğretmen Mahmut Hoca'nın unutulmaz repliği şöyleydi:

"Okul sadece dört yanı duvarla çevrili, tepesinde dam olan yer değildir. Okul her yerdir. Sırasında bir orman, sırasında dağ başı. Öğrenmenin, bilginin var olduğu her yer okuldur. "

Mahmut Hocanın bu sözlerine şöyle bir ekleme yapılabilir:

Okul; sadece Türkçe'nin, matematiğin, sosyal bilgilerin, fen bilgisinin öğrenildiği bir yer de değildir...
Okul; sevginin, dostluğun, yardımlaşmanın, birlikte yaşamanın verdiği mutluluğun ve sayamadığımız bir çok şeyin de yeridir...

Kısacası Ceyhun Atuf Kansu'nun Afyon'da görev yaparken hayatını kaybeden Şefik Sınığ'a atfettiği şiirindeki gibi:

"Okul, dünyanın bütün çiçeklerinin öğretmenle buluştuğu yerdir."

Çılgın derelerine, aşılmaz sanılan dağlarına, inanılmaz derecedeki soğuklarına, maddi imkansızlıklarına ve en büyük engellerden biri olan inatçı ve bağnaz insanlarına rağmen öğretmen olmak ve öğrenci ile buluşmak onların benliğinde yer etmek çok güzel bir duygu...

Okulumuzu güzelleştirmek için emek veren öğretmen ve öğrencilerimize teşekkür ederiz...

Afetlere hazırlıklı olmak için hazırlıklarımız sürüyor. Deprem tatbikatımızı 195 öğrenci ve 15 persınelin katılımı ile başarılı bir şekilde gerçekleştirdik. 

Baharın gelmesi ile birlikte okulumuzu daha güzel ve şirin bir hale getirmek için öğrenci, öğretmen ve idare olarak çalışıyoruz.

Hz. Ali (ra)'a sorarlar "Devletin dini nedir?"

Hz. Ali bu derin sorunun cevabını şu şekilde verir "Devletin dini adalettir"

Bir milleti bir arada tutan, devleti ayakta tutan en önemli şey para, pul, güç değil Hz. Ali'nin dediği gibi adalettir...

Peki adalet nedir? Ya da adalet suçluya ceza vermek, masuma hakkını iade etmek midir?

Kısmen evet ama bu cevap yetersiz kalıyor... Yanlışa yanlış diyebilmek ve en yakınınız bile olsa yanlış yapana gerekeni uygulayabilmektir... Makam mevki gözetmeksizin herkese aynı davranabilmektir... 

İsterseniz Osmanlı  Devletinin en önemli padaişahlarından birinin yani Fatih Sultan Mehmet Han'ın başından geçen bir olayı aktarayım... Fatih Sultan Mehmet Han hırsızlık yaptığını düşündüğü bir gayri müslim ustanın elini kestirmesi üzerine gayri müslim kadıya durumu arz eder... Mahkeme toplanır, deliller bir araya getirilir, şahitler dinlenir. Davalı ile davacı kadının huzuruna çıkar... Herkes Fatih'in affedileeğini düşünür çünkü o padişahtır... Kısas uygulanıp eli kesilecek değil ya... Kadı hükmünü açıklar kısas uygulanacaktır... Fatih şu sözü söyler: 

-Eğer makamımdan korkup adil ceza vermeseydin kılıcımla kafanı uçuracaktım...

Kadı da şu cevabı verir:

-Eğer makamınıza güvenip adalete karşı gelseydiniz minderimin altındaki gürz ile başınızı ezecektim... 

 Adaletin gücünü gören gayri müslim davasından vazgeçer ve müsliman olur...

Adalet hüküm vermek değildir; ihtiyacı olana yardıım elini uzatmak, destek olmak, düşeni kaldırmak, insanların yaralarını sarmaktır..

İşte bu nedenle insanın ve devletin en önemli değeri "ADALET"tir.